Balıkçı aileler hazırlıklarını yapmış...
Sonrasında bereketi ağlara dolmuş denizin cömertliği.
Ama bir yol geçti, Trabzon'un tüm değerleri gibi Faroz da alt üst oldu.
O bahçeli evler denizden uzaklaştı.
Kumsala çekilen kayıklar görünmez oldu.
Balıkçılar azaldı. Martılar bile doğal yaşam alanlarından uzakta şehrin içlerinde çöplerde rızkını aramaya başladı.
Çünkü balık yoktu.
Güneşli bir günde Faroz'un en eski balıkçılarından Temel Demirkaya ile sohbet ederken geçmişten günümüze şöyle bir maziyi andık.
Namı değer Faş Temel diyor ki; “Evet deniz eski bereketini kaybetti.
Bunun birçok sebebi var.
Sahillerin kaybolması, çevre kirliliği, bilinçsiz avlanma. Bunların hepsi doğru. Ama doğru olan bir şey daha var, o da tembelliğe alıştık.
Bakın yan tarafta avdan dönen arkadaş ayağına kadar gelen müşteriye istavriti kilosu 40 TL'den sattı.
Sohbeti yaptığımızda av yasağı sürüyordu (şimdi istavrit 15 TL).
Yatmayacaksın.
Rızkının peşine koşturacaksın.
Deniz bizim tarlamız.
Ona ne kadar değer verirsek o kadar verim alırız.
Tabi ki denizimize bizim kadar yetkililer de sahip çıkmalı.”
Faş Temel haklı.
Evet deniz bizim tarlamız.
Koruyup kollayalım.
Başta yetkililer...
Yol geçecek, tesis yapılacak, doldur denizi.
Arıtmadan şehrin kirini boşalt denize.
Çöpünü at denize.
Zinos derler aynı zamanda martıya.
Erdoğdu tepelerinde çöp kutularının başında karnını doyurmaya çalışan denizin bu sevimli
Hayvanlarının çığlıkları bizi uyarsın bari.