Var olma- yok olma ikilemi ile karşı karşıya kaldığımız karanlık günler yaşadık, yaşıyoruz ve yaşayacağız. Bu zamanlarda bütün vatandaşların cephede bir araya gelmeleri gibi hayatımızda, yeni dünyada savaşların artık sadece cephede olmadığından her ortamda vatansever herkesin milli cephede bir araya gelmeleri bu vatana, bu tarihe, ve insanlığa borçludurlar. Bunun gerçekleşebilmesi, batı emperyalizminin ve içimizdeki işbirlikçilerinin körüklediği yapay ayrılıkların, yapay sorunların ve yapay savaşların aşılması ile mümkündür.
Bir ülke sınırları belli olması ile bağımsızlığını kazanmış sayılmıyor. Günümüzde sınırların artık bir önemi kalmadı. Önemli olan ekonomik bağımsızlığını elde edebilmek. Küresel güçlerin etkisi altında kalan bir ülke artık kontrolün bizlerde olmadığını anlamamız gerekir. Öncelikle bunu bu vatanın her bireyi anlaması gerekir. Bu olayın anlaşılmasından sonra bir çıkış yolunun aranması ve o çıkış yoluna konsantre olmalıyız.
Çünkü küresel güçler bir devletin, bir milletin boyun eğmesini kendi dili ile şöyle ifade ediyor; ’’Diğer milletleri, en büyük şirketlerimizi, hükümetimizi ve bankalarımızı yöneten şirketokrasiye boyun eğmeye zorlayan koşulları yaratmak için, milletlerarası finans kuruluşlarını kullanan seçkin bir grubuz.’’
Görünen o ki biz aynaya bakıp düşünmemiz gerekir. Dünyaya hükmeden, dünyayı etkisi altında tutan, mazlumları koruyan, zalimlere göz açtırmayan Paris’e, Ötügen’e, doğu Türkistan’a İstanbul’dan gerekli talimatları veren bir İmparatorluğun halkı idim….. şimdi nerede?